Thursday, April 13, 2017

educated people

do educated people turn their face away from people because 
they don't understand their accent or different terminology they are using and 
leave them in complete neglect, continue to talk instead 
to their peers (equally white northerner/westerner) 
as if they don't even exist? 
especially if these educated people are also funding education programs, 
then what kind of education they seek to have for the unfortunate?
2+2 is same everywhere yes, and it was same also in Nazi Germany, 
scientists of 3rd Reich were beyond the most advanced 
knowledge and technology of their time.
yet it did not help them to advance in humanity.

do uneducated people look away from the people 
that they don't understand what they are saying? 
yes, as lack of proper manners is expected from them 
as they are uneducated. 
but they would turn back their face to 
laugh or smile at the person 
out of symphaty or emphaty 

Wednesday, January 11, 2017

köylü ekrem


40 yaşında doğduğumu hissediyorum şimdi çocukluğuma doğru büyüdüğümü. kesinlikle çocuk öleceğimi söyleyebilirim. beni hep rahatsız eden sistemi, eğitim sistemini bir türlü kabul edemedim. gerçek okulum toprak oldu, tabiat oldu. bizzat içinde yaşanılarak öğrenilebileceğini düşünüyorum. bunun için sistem dışı bir şeylere giriştim, kabul etmedi, reddetti. yadırganan her şeyi, kendime estetik ve ahlaktan başka hiçbir sınır koymadım. her şeyi denedim, amelelik, bulaşıkçılık, inşaat işçiliği, tarım işçiliği gibi pek çok işte çalıştım. ben nihayetinde ellerim kadar varım, yaptıklarım kadar varım. bu sistemin kağıdına da ihtiyacım yok, bana vereceği ünvana da ihtiyacım yok. hayatta en değerli şeyin zaman olduğunu biliyorum. okuyordum, fazlaca birikti sanırım. ve bunları kimseyle paylaşamıyordum. Sokakta kimsenin yakasına yapışıp ben buyum şunları düşünüyorum şunları hissediyorum diyemezdim. Yontmaya başladım, bu konuda da bir eğitimim olmadı. heykel yapmak istediğim için değil, zamanımı bir şeylere bir maddeye bir varlığa çevirmek kaygısıyla başladım. kendimi ifade etme yolu olarak, insanı insana anlatma çabası olarak görüyorum. ben sanatta şuna inanıyorum, sanatta pencereyi dört köşe yapamazsınız, bu boyun eğmek ve sınırları kabul etmektir. halbuki bence sanatta estetiğin dışında hiç bir sınır olamaz. hiçbir sanat akımını tanımıyorum tanımakta istemiyorum.
ben sadece tabiatın kendi kendine oluşturduğu o müthiş estetiği gizlememeye, bir sürü anatomik hatayı gizlememeye, doğanın oluşturduğu o müthiş ahengi, estetiği kırmamaya çalıştım, kendime mal etmemeye çalıştım. bu bence doğaya saygısızlıktı o yüzden yaptığım işler hep doğal güzelliği ön plana çıkaran işler. bana ait değil, doğayla ortak işimiz. malzemenin de ruhu var, her şeyin. bakın taş bile büyüyor, taş bile büyüyorsa ona taş diyemezsiniz ağaca ağaç diyemezsiniz. onların da bir ruhu var. yontarken hissedersiniz hiç bir yonga bir diğerinin aynı değildir. sadece şekil olarak değil doku olarak lezzet olarak. hiç biri birbirinin aynı değildir. her biri birer bireydir, şahsiyettir.
belki de işletme okumanın verdiği tesirle sadece para daha kolay nasıl kazanılır en verimli işletme nasıl yapılır. belki bu öğretiyle sadece para kazanmak için yaşadığımı ama hayatın sadece bu olmadığını bir gün bir kaya tırmanışında düştüm. iki kaburgam kırıldı ve orada iki gün yattım. ve o an düşündüm ki işte varla yok arası bir saniyeden bile kısa bir an. o yüzden hiç ölmeyecekmiş gibi sadece çıkar hesaplarıyla yaşamak, parayı baz alarak yaşamak, parayı amaç edinmek çok çok yanlıştı. çünkü kazandığım her şey bir anda yoktu. tabi ki çevremden epey tepki aldım. kendine yazık etti, çok zekiydi, ıvır zıvırla uğraşıyor. gelip de put mu yapıyorsun diyorlar tepiyorlar. ayağıyla dokunuyor kadını okşuyor heykeli. çirkin şeylerle de karşılaşıyorum. ama bir şekilde gelip bu insanlara yardımcı olmak lazım. bir kere aslında paranın çok iyi bir köle olduğunu, sadece bir araç olduğunu, temelin aslolanın, hedefin, amacın insan olduğunu biliyorum.

Monday, December 12, 2016

gidiyorum

bir başka memlekete gidiyorum
nasıl kokar bilmiyorum
biliyorum hastane kokusunu
kan kokusunu
ölüm kokusunu

ama gözleri ölüme nasıl bakar
o iklimde insanların
ve yürekleri sağır eden seslerin
ardından alelacele kalkılan
sofradaki ekmek nasıl kokar
gözlerine bakmak veda edemediğin ölümlerin
ama delirmemek
nasıl

başın sağolsunu başka bir dilde demeye
başka bir memlekette
aynı açılan yaralara
bakmaya gidiyorum
bir de kendime

bir veda daha

bir cenaze daha
bir ölüm daha
bir giden arkadaşım daha
bu sefer geride bir tomurcuk bırakarak
ve çok acı çeken bir kadın
bir gun pat diye gelecektim
hep yaptigim gibi
gelmedim
sen oldun
aysegulun yasini tutmustuk aligulle de
aligulu yad etmemistik aliyle
sana daha ali diyememistim
belki ali demeyip incitmistim
henuz konusmamistik
henuz hazir degildim
daha polisiye edebiyati konusacaktik seninle
daha ben bir kadin kahramani olan bir polisiye yazacaktim
sen de fikrini soyleyecektin
daha dansedecektik
daha cok gulecektik
daha ben pat diye istanbula gelecektim
pat diye aliii diye sana sarilacaktim
hani direnecektin ali
affet ali
sana gec kaldim

Friday, January 24, 2014

dansetmeyi seviyorsun
benimle benzer bir is yapiyorsun
eh dise deger seyler de konusuyoruz
farkli dusunuyorsun ve kafa yoruyorsun
durustsun
hayattan ogrendiklerini hayatina katmaya gayret ediyorsun
ve aramizda guzel birsey var biliyorum
ama uykunda fersah fersah uzaklasiyorsun benden
benden uzak ona yakin sanki
evet ama
hayat devam ediyor
beni heyecanli seyler bekliyor
 

Monday, October 21, 2013

insan kafası
insanların tanıdığım sevdiğim insanlar
hasbel kader niyetine samimiyetine güvendiğim
hatta naifliğine inandığım insanlar
insan hallerine şaşıyorlar
ben de onların şaşmalarına şaşıyorum