40 yaşında
doğduğumu hissediyorum şimdi çocukluğuma doğru büyüdüğümü. kesinlikle çocuk
öleceğimi söyleyebilirim. beni hep rahatsız eden sistemi, eğitim sistemini bir
türlü kabul edemedim. gerçek okulum toprak oldu, tabiat oldu. bizzat içinde
yaşanılarak öğrenilebileceğini düşünüyorum. bunun için sistem dışı bir şeylere
giriştim, kabul etmedi, reddetti. yadırganan her şeyi, kendime estetik ve
ahlaktan başka hiçbir sınır koymadım. her şeyi denedim, amelelik, bulaşıkçılık,
inşaat işçiliği, tarım işçiliği gibi pek çok işte çalıştım. ben nihayetinde
ellerim kadar varım, yaptıklarım kadar varım. bu sistemin kağıdına da ihtiyacım
yok, bana vereceği ünvana da ihtiyacım yok. hayatta en değerli şeyin zaman
olduğunu biliyorum. okuyordum, fazlaca birikti sanırım. ve bunları kimseyle
paylaşamıyordum. Sokakta kimsenin yakasına yapışıp ben buyum şunları
düşünüyorum şunları hissediyorum diyemezdim. Yontmaya başladım, bu konuda da
bir eğitimim olmadı. heykel yapmak istediğim için değil, zamanımı bir şeylere
bir maddeye bir varlığa çevirmek kaygısıyla başladım. kendimi ifade etme yolu
olarak, insanı insana anlatma çabası olarak görüyorum. ben sanatta şuna
inanıyorum, sanatta pencereyi dört köşe yapamazsınız, bu boyun eğmek ve
sınırları kabul etmektir. halbuki bence sanatta estetiğin dışında hiç bir sınır
olamaz. hiçbir sanat akımını tanımıyorum tanımakta istemiyorum.
ben sadece
tabiatın kendi kendine oluşturduğu o müthiş estetiği gizlememeye, bir sürü
anatomik hatayı gizlememeye, doğanın oluşturduğu o müthiş ahengi, estetiği
kırmamaya çalıştım, kendime mal etmemeye çalıştım. bu bence doğaya
saygısızlıktı o yüzden yaptığım işler hep doğal güzelliği ön plana çıkaran
işler. bana ait değil, doğayla ortak işimiz. malzemenin de ruhu var, her şeyin.
bakın taş bile büyüyor, taş bile büyüyorsa ona taş diyemezsiniz ağaca ağaç
diyemezsiniz. onların da bir ruhu var. yontarken hissedersiniz hiç bir yonga
bir diğerinin aynı değildir. sadece şekil olarak değil doku olarak lezzet
olarak. hiç biri birbirinin aynı değildir. her biri birer bireydir,
şahsiyettir.
belki de işletme
okumanın verdiği tesirle sadece para daha kolay nasıl kazanılır en verimli
işletme nasıl yapılır. belki bu öğretiyle sadece para kazanmak için yaşadığımı
ama hayatın sadece bu olmadığını bir gün bir kaya tırmanışında düştüm. iki
kaburgam kırıldı ve orada iki gün yattım. ve o an düşündüm ki işte varla yok
arası bir saniyeden bile kısa bir an. o yüzden hiç ölmeyecekmiş gibi sadece
çıkar hesaplarıyla yaşamak, parayı baz alarak yaşamak, parayı amaç edinmek çok
çok yanlıştı. çünkü kazandığım her şey bir anda yoktu. tabi ki çevremden epey
tepki aldım. kendine yazık etti, çok zekiydi, ıvır zıvırla uğraşıyor. gelip de
put mu yapıyorsun diyorlar tepiyorlar. ayağıyla dokunuyor kadını okşuyor
heykeli. çirkin şeylerle de karşılaşıyorum. ama bir şekilde gelip bu insanlara
yardımcı olmak lazım. bir kere aslında paranın çok iyi bir köle olduğunu,
sadece bir araç olduğunu, temelin aslolanın, hedefin, amacın insan olduğunu
biliyorum.
bir başka memlekete gidiyorum
nasıl kokar bilmiyorum
biliyorum hastane kokusunu
kan kokusunu
ölüm kokusunu
ama gözleri ölüme nasıl bakar
o iklimde insanların
ve yürekleri sağır eden seslerin
ardından alelacele kalkılan
sofradaki ekmek nasıl kokar
gözlerine bakmak veda edemediğin ölümlerin
ama delirmemek
nasıl
başın sağolsunu başka bir dilde demeye
başka bir memlekette
aynı açılan yaralara
bakmaya gidiyorum
bir de kendime
bir cenaze daha
bir ölüm daha
bir giden arkadaşım daha
bu sefer geride bir tomurcuk bırakarak
ve çok acı çeken bir kadın
bir gun pat diye gelecektim
hep yaptigim gibi
gelmedim
sen oldun
aysegulun yasini tutmustuk aligulle de
aligulu yad etmemistik aliyle
sana daha ali diyememistim
belki ali demeyip incitmistim
henuz konusmamistik
henuz hazir degildim
daha polisiye edebiyati konusacaktik seninle
daha ben bir kadin kahramani olan bir polisiye yazacaktim
sen de fikrini soyleyecektin
daha dansedecektik
daha cok gulecektik
daha ben pat diye istanbula gelecektim
pat diye aliii diye sana sarilacaktim
hani direnecektin ali
affet ali
sana gec kaldim
Friday, January 24, 2014
dansetmeyi seviyorsun
benimle benzer bir is yapiyorsun
eh dise deger seyler de konusuyoruz
farkli dusunuyorsun ve kafa yoruyorsun
durustsun
hayattan ogrendiklerini hayatina katmaya gayret ediyorsun
ve aramizda guzel birsey var biliyorum
ama uykunda fersah fersah uzaklasiyorsun benden
benden uzak ona yakin sanki
evet ama
hayat devam ediyor
beni heyecanli seyler bekliyor
Monday, October 21, 2013
insan kafası
insanların tanıdığım sevdiğim insanlar
hasbel kader niyetine samimiyetine güvendiğim
hatta naifliğine inandığım insanlar
insan hallerine şaşıyorlar
ben de onların şaşmalarına şaşıyorum